Tohumculuk sektöründeki yanlışlar nelere mal oluyor?



Mevcut tarımsal yapılanmayı gerçekleştirmesi beklenen aktörlerin, bu sayılanlar ışığında ülke tarımına ve tarımın geleceğine katkıları bağlamında karneleri zayıftır.

TOHUMCULUK SEKTÖRÜ ÜZERİNE DÜŞENİ YAPIYOR MU? YA DA NE YAPIYOR?

Ülkemiz tarımının sektörel bazdaki aktörleri, kendi üreticisinin, çiftçisinin ve ülkesinin şartlarına uygun düşünerek bir yapılanma gerçekleştirmek yerine küresel tarım anlayışından aparttığı, ekonomik ve siyasi konjonktüre göre şekil değiştiren, kendine garantili anlayışla varlığını devam ettirmekte ısrar ediyor.

Türkiye'deki tohumculuk firma sayısı, Avrupa'da ki tohumculuk firma sayısının yaklaşık beşte biri kadar ama hepsini toplasan kaç Avrupa firması eder? diye sorsak; hiçte iç açıcı bir cevap alamayacağımız aşikar. Bu kadar çok sayıda firma, ne yapar? Ne üretir? Ne yer? Ne içer? Herkesin girişimine ve emeğine elbette ki saygı duyulmalıdır. Ancak bir açıdan bakılınca, bu durum sektöre yük değil midir? Profesyonelliğe ters değimlidir? Kaliteyi düşürmüyor mu? Birliklerin üye sayısını kabarık gösterme ve o firmalardan gelen geliri yüksek tutma adına mı bu kadar sayıda firma var?

Bine yaklaşan tohumculuk firma sayısı ile dünya tarım sektörünün tersine, keyfiyetten çok kemiyete önem verdiğini öne çıkaran görüntüsü ile tohumculuk sektörü yanlış yapılanıyor. Nasıl mı? Bu sayısal ağırlıklı yapılanma ülke tarımına katkıdan çok, parsadan pay toplama yarışına dönüşmüş durumda.

Yapılanmadaki yanlışlığı ve nelere mal olduğunu ve olacağını genel manada, maddeler halinde ifade edecek olursak;

1- Devlet destekli AR-GE projeleri, büyük ölçekte ve daha uzun vadede yapılması ve daha net hedeflere hitap etmesi gerekirken, küçük firmalar için küçük küçük parçalara ayrılarak heba edilmekte.

2- Küçük firmalar kısa yoldan para kazanmak için yurt dışından düşük kalitede çeşit getirmekte ve ülkemizi çeşit çöplüğüne çevirmekte.

3- Firmalar, tarımsal manada ülke tarımına katkısına göre sınıflandırılmadığı, şekillendirilmediği ve buna göre rol biçilmediği için yabancı firmaların güdümünden çıkamamakta.

4- Çiftçiyi, üreticiyi, firmalara ezdirilmeyecek şekilde tarımsal bir yapı dizayn edilmediği için eli çapa tutan, aklı rakam tutan tohumculuk firması kurabilmekte.

5- Tohumculuk alanında yetki almanın kolay olması ve alınan yetkinin uygulamasında ve denetiminde gereken hassasiyetin gösterilmemesi, tohumculukta kaliteyi ve üretimi olumsuz etkilemektedir.

6- Bu haliyle tohumculuk alanında, özel sektöre verilen yetkinin uygulaması ve kontrolü, kontrolsüzlüğe mahkum görünüyor.

7- Tohumculukta sektörsel manadaki yanlış yapılanmanın önüne geçilmezse, bu yanlış yapılanma, onları denetleyen-kontrol eden, yetki veren devlet kurumlarını da olumsuz etkileyecektir.

8- Bu yapılanma şekliyle, tohumculuk alanında, denetim, denetim kriterleri ve devamındaki prosedür, gereği gibi uygulanamayacaktır. Ve böyle bir durumda ise yıl bazında tohum üretiminde ani düşüşler olacak ve bu ani düşüşlerin kaynağı tespit edilemeyecektir.

9- Profesyonellikten uzak, firma sayısı endeksli, mahalle bakkalı usulü, bol gölgeli yapılanmanın sonucu; tohumda verim ve kalite düşüşleri yaşanacak, yıllık tohum ihtiyacı açık verecek, bazı türlerde talep fazlası, bazı türlerde talep açığı ortaya çıkacak ve bu tohum açıkları ithal edilmek suretiyle kapatılmaya çalışılacaktır. Bu durum her yıl tekrarlanarak devam edecektir.

Mevcut tarımsal yapılanmayı gerçekleştirmesi beklenen aktörlerin, bu sayılanlar ışığında ülke tarımına ve tarımın geleceğine katkıları bağlamında karneleri zayıftır. Karnesi zayıf olan diploma alamayacaktır. Kaldı ki bu tohumculuk sektörünün önde gelen temsilcilerinden olan birlikler, bu alandaki bütün yetkilere bu halleri ile sahip olmak istiyorlar. Herkes karnesini eline almalı ve ona göre yetki talep etmelidir. Üç ayda bitki ıslahçısı olunabileceğini mevzuata yazdıran zihniyetten nasıl bir tarımsal yapılanma beklenebilir ki? Sertifikasyon sisteminin, tohumda kalite demek olduğunu teoride kabul edip uygulamada başaramayan yada gereken önemi vermeyen zihniyet, nasıl bu alanın baş aktörü veya oyun kurucusu olabilir ki? Bu durumda, "Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler" mi diyeceğiz. Yoksa dünyadaki alternatifleri samimi bir şekilde masaya yatırıp, bilimsel ve yaşamsal gerçeklerimizle birlikte en doğru yol haritasını çıkarmaya mı çalışacağız?

Bir araya gelerek, birleşerek büyük firma olunur mu? Bilinmez. Lakin büyük olmanın şartları vardır. Bu şartları yerine getirmek büyüklük ister. Ancak gelecek endeksli düşünmekten uzak, kemiyet olarak çok, keyfiyet olarak az, ülke tarımının yarınını düşünmekten uzak, günübirlik hesaplarla; zamanı, zemini ve kaynakları israf etmenin, küçük küçük firma kurup cep harçlığına tarımı ve enerjiyi tüketmenin ne anlamı var?

Konular