Et ucuzlayacak mı?



Hayvancılıkta maliyeti düşürmenin yolu öncelikle otlakları ve meraları iyi değerlendirmekten ve buna ek olarak yem bitkisi üretiminden geçmektedir. Hayvanların beslenme ihtiyaçlarını kaba yemle karşılayabilirsek, girdi maliyetini %70'lerden % 30'lara düşürebiliriz.

Ayten kızımız soruyor;

- Baba, baba, babacığım! Ben ne zaman ucuz et yiyeceğim?!

- Linda yiyor, Amanda yiyor, ben niye yiyemiyorum? Benim onlardan neyim eksik baba?!

- "Otun" eksik kızım.

Baba doğru söylüyor. Otumuz eksik. Zira 60 yıldır söylendiği gibi "et meselesi ot meselesidir".

İnsan refahı, önce temel gıda ihtiyacının karşılanmasıyla başlıyor. Temel gıda ihtiyaçlarının başında da et ve süt geliyor. Et ve süt maliyetinin yaklaşık % 70 girdisi yemdir. Özellikle kaba yem, hayvan beslenmesinin olmazsa olmazlarından biridir. Kaba yeme yani ota dayalı hayvancılık yapmayan, taşıdıkları risk nedeniyle yüksek kar hedefi ile çalışmak zorunda olan işletmeler, istedikleri karı elde etmek için maliyeti doğal olarak tüketiciye yansıtmak durumunda kalıyorlar. Maliyet yüksek olunca ucuza et yemek de mümkün olmuyor.

Hayvancılıkta maliyeti düşürmenin yolu öncelikle otlakları ve meraları iyi değerlendirmekten ve buna ek olarak yem bitkisi üretiminden geçmektedir. Hayvanların beslenme ihtiyaçlarını kaba yemle karşılayabilirsek, girdi maliyetini %70'lerden % 30'lara düşürebiliriz. Bunun sağlanması halinde de et fiyatının yarı yarıya düşmesi mümkün olacaktır. Peki bunu başarabilir miyiz? Yada bugüne kadar başarılamamasının sebebi nedir? Mera alanlarını aşırı otlatma, plansız imara açma, madencilik ve sanayi işletmeleri kurma gibi nedenlerle istismar edilmesi ile bu alanda hızlı treni kaçırmış olsak da, kara trene yetişme şansımız var! Elimizde kalanları doğru kullanırsak, belki bundan sonrası için kısmi başarı sağlayabiliriz.

60-70 yıldır meraların korunması ve verimliliklerinin artırılması için kanunlar çıkarıldı, araştırmalar yapıldı, projeler uygulandı, kitaplar ve makaleler yazıldı, eğitimler verildi, kararlar alındı ama bir türlü istenen başarı yakalanamadı. Çünkü süreklilik eksikti, kapsamlılık eksikti, sahiplenme eksikti, en önemlisi istikrar eksikti. Ve dahası istismar fazla idi. Bu eksikliklere rağmen uygulamada birçok yöntem denendi ve bazı bölgesel başarılar elde edildi. Ama uzun vadede ve ülke genelinde, özümüze yapışmış ve gerçek özümüze dönmemizi engelleyen bu eksiklikler yumağı ile "kar" ve "para hırsı", sonunda boğazımıza sarıldı. Böylece et ve büyükbaş hayvan ithalatı kanıksanır oldu. Et fiyatları bir türlü düşmedi.

Tarımda dengeyi kurmak ve korumak için birbirini tamamlayan unsurları dikkate alarak strateji geliştirmek zorundayız. Barınmak için eve, beslenmek için ete ihtiyacımız var. Etin oluşumuna katkı sağlayacak yerlere, tarım alanlarına ve meralara ev yaparsak; tarım alanlarını olumsuz etkileyen madenciliğe, sanayiye, imara bu alanları plansız bir şekilde açarsak; tarımsal alanı daraltmış ve toprağı verimsizleştirmiş oluruz. Bunun sonucu olarak genelde tüm tarım, özelde de hayvancılığımız olumsuz etkilenmeye devam edecek demektir.

Beslenme ve barınma insanoğlunu temel ihtiyaçlarıdır. Bu gereksinimleri sağlarken önceliğimiz ne olmalıdır? İhtiyaç mı? kar mı? Özümüz, önceliğimizin "ihtiyaç" olması gerektiğini söylüyor. Ancak yaşanan gerçekler önceliğin, yerli akıldan uzak bir kavram olan "kar" olarak belirlendiğini gösteriyor. Böyle olunca da oyunu "para" ve "para sahipleri" kuruyor. Oyun kurucular bunlar olunca kuralları da onlar belirliyor. Mesela her zaman kanunun bir maddesi onların lehine esnek bırakılabiliyor. 4342 sayılı mera kanununda eksik bırakılan bir şey yok gibi görünüyor. Ancak 14. maddede geçen "Tahsis Amacının Değiştirilmesi" maddesi ve buna dayanılarak çıkarılan yönetmelik ve uygulamalar günümüz şartlarına göre daha ayrıntılı ve daha gerçekçi ele alınarak esnetilmeye fırsat verilmeyecek şekle getirilmek zorundadır.

Bunca yazılan, çizilen ve söylenenlerin yanında daha pratik bakış açısı kazandıracağını ve ilk etapta yapılabileceğini düşündüğümüz şu tespitler üzerine dikkat çekmek isteriz:

1- Tarımda öncelikli olan "kar"lılık politikasının yerini "yerlilik ve ihtiyaç" politikası almalıdır.

2- "Ulusal mera seferberliği" adı altında, ülke çapında, geniş katılımlı uygulamaya yönelik, kalıcı ve entegre programa ihtiyaç vardır.

3- Yem bitkisi çeşit ıslahı yetersizliği giderilebilecek durumdadır. Sadece mevcudu düzenli hale getirmek bile ciddi katkı sağlayacaktır.

4- Çayır-mera ve Yem Bitkileri Araştırma Enstitüsü yeniden açılmalıdır.

5- Bölgesel çeşit tespiti yapılmalı, havza bazlı üretime o bölgedeki en verimli çeşit dahil edilmelidir.

6- Yem bitkileri desteği daha cazip hale getirilmelidir.

7- "Yeni yetiştirici kültürü" oluşturulamamakta, "eski yada yerli yetiştirici kültürüne" de dönülememektedir. İki arada bir derede duruma düşülmemelidir.

8- Uygun yetiştirici bölgeleri kurulmalı, planlı, yeterli ve bilinçli üretim ön plana çıkarılmalıdır.

9- Çiftçi Birlikleri ve Sivil Toplum Kuruluşları daha gerçekçi ve kontrollü şekilde sil baştan yeniden dizayn edilmelidir.

10- Küçükbaş hayvancılık için birçok ülkede başarıyla uygulanan orman içi otlatma uygulamaları kontrollü olarak yapılabilir.

11- Maliyetler düşmediği için hayvan sayısı artıyor ama et ucuzlamıyor. Girdi maliyetlerinin bazılarında vergi indirimine gidilmesi bu alana katkı sağlayacaktır.

12- Hala aşırı otlatmaya engel olunamamaktadır. Çiftçi kendine ait arazisini en iyi şekilde koruyup kollarken mera alanlarına aynı hassasiyeti göstermemektedir. Bunun en önemli sebebi eksik ve yanlış bilinçtir.

13- Uygulanan mera ıslah projelerinden başarılı sonuçlar alınmasına rağmen ülke bazında uygulanması ve istikrarlı bir şekilde sürdürülmesi sağlanamamaktadır.

14- Dünyadaki et talebine bakılırsa et fiyatları fazla düşmeyecek gibi görünüyor. Bu durum, bu alanda daha hassas olmamız gerektiğini gösteriyor. Ayrıca besin değeri olarak etin alternatifi bitkiler üzerine çalışmaların yoğunlaşması gerekiyor.

15- Global manada Amerika'nın vahşi tarım politikası ile Avrupa'nın sinsi tarım politikası büyük tuzaklar içermektedir. Bu tuzaklardan bugünümüzü ve geleceğimizi korumak için kaynaklarımıza sahip çıkmak ve doğru kullanmak zorundayız.

Bütün bunları belirli bir zaman diliminde gerçekleştirebilirsek; belki kaynaklarımızı yarınlara taşımamıza katkı sağlayacaktır. Ama maliyeti düşürmeye etki eder mi, zor görünüyor. Ama biz yine de iyimser olalım, kısmen olumlu etkisi olur, diyelim. Çünkü dünya gerçekten pahalı bir gezegen olmaya başladı!

Halimizden bir anekdot;

Köyden kente göç, hayvancılığı da olumsuz etkilemiştir...

Köylü rıza, köyünde birkaç hayvanı ile birkaç dönüm arazisi ile mutluydu, doyuyordu. Arazisini ekiyor, biçiyor, hayvanlarını yetiştiriyor, etinden, sütünden, yumurtasından faydalanıyordu. Ete, süte, yumurtaya... para vermiyor, iyi besleniyordu. Köylü Rıza, Ayten kızını da alıp şehre geldi, kapıcı oldu, bekçi oldu... Ama hem mutluluğu, hem iyi beslenmeyi yitirdi. Aslında daha trajik olanı kendi hayat tarzını yitirdi...

Bu şartlarda Ayten kızımızın ucuza et yemesi hayal gibi görünüyor.

Yararlanılan Kaynaklar

Açıkgöz, E. ve Arkadaşları -Yem Bitkileri Üretimi ve Sorunları-

Güldür Güldür Tv Programı

Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü Dergisi, 2010, 19 (1-2): 17-23

Türkiye Ziraat Mühendisliği VII. Teknik Kongresi

Konular