Alerjinin erken teşhisi astımı önlüyor



Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları Eğitim ve İdari Sorumlusu Doç. Dr. İsmet Bulut, alerjik sorunların erken dönemde teşhis ve tedavisiyle sonraki süreçte yaşanabilecek daha ciddi sorunların önlenebildiğini söyledi.

Bulut, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bahar aylarında en sık karşılaşılan sıkıntının "saman nezlesi" adı verilen alerjik rinit olduğunu belirtti.

Alerjik rinitin, ağaç, çayır, çimen, hububat, yabani ot polenlerine bağlı olarak görüldüğünü aktaran Bulut, bu sorunun özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında kişileri sıkıntıya düşürdüğünü ifade etti.

En sık alerjik reaksiyona yol açan, alerjik hastalıkları tetikleyen polenlerin çayır polenleri olduğuna işaret eden Bulut, bunların Türkiye'de nisan-mayıs aylarında hastalarda sıkıntıya yol açtığını dile getirdi. Bulut, yabani ot polenlerinin de sonbahar aylarında hastalarda saman nezlesi görülmesine sebep olduğunu aktardı.

Doç. Dr. İsmet Bulut, şu bilgileri verdi:

"Kişilerde duyarlı olunan alerjenle karşılaşıldığında gözde kaşıntı, kızarıklık, akıntı, damak, boğaz kaşıntısı, burun tıkanıklığı, özellikle sabahları ve gün içerisinde alerjenin atmosferde yoğun olduğu saatlerde sık sık hapşırma, geniz, damak, boğan kaşıntısı gibi belirtiler söz konusudur. Ayrıca alerjik astım dediğimiz tablo, alerjik nezleye de eşlik edebiliyor. Özellikle mevsimsel astım dediğimiz bir tablo söz konusu olabiliyor. Hasta, alerjik rinitine eşlik eden göğüste baskı, tıkanıklık, hırıltı, gece uyanmaları, nefes darlığı, kuru öksürük yakınmalarıyla bize başvuruyor."

- "Son dönemde kedi, köpek epiteli alerjileri yaygın görülüyor"

Bulut, polen alerjisi dışında ev, ofis gibi iç ortamlarda, yoğun şekilde bulunan ve alerjik rinite yol açan ev tozu akarlarının etkilerinin yıl boyu devam ettiğini ve yaşam kalitesini ciddi anlamda düşürdüğünü söyledi.

Ev ortamında evcil hayvan beslenmesi nedeniyle görülme oranı giderek artan ve toplumda da ciddi sıkıntı haline gelen hayvan epiteli alerjilerinin söz konusu olduğunu aktaran Doç. Dr. Bulut, "Özellikle son dönemde kedi, köpek epiteli alerjileri yaygın olarak görülüyor. Yine iç ortamlarda daha çok görülen küf mantarı da kişilerin yaşam kalitesini etkiliyor. Bunların yanı sıra, çok sık gözardı edilen ancak astımlı hastalarımızda sıkıntıya yol açan hamam böceği alerjeni, alerjik sorunlara yol açıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Özellikle ev tozu akarı alerjisi olanların uzun saatler geçirmek zorunda oldukları kapalı ortamlarda birtakım önlemler almaları gerektiğine işaret eden Bulut, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ev ortamı için özellikle toz tutma potansiyeli taşıyan, yün, kuş ve kaz tüyü ile pamuk materyalden üretilmiş, döşek, yorgan, yastık kullanmamalarını istiyoruz. Çünkü akar dediğimiz alerjenler, 0,2-0,3 milimetre boyutlarında, özellikle de dışkıları ve vücut parçaları alerjenik olan varlıklardır. Hastamız özellikle 8 saatlik uyku periyodunda yatağın içerisindeki akarlara yoğun şekilde maruz kaldığında, sabah kalktığında burnunda tıkanıklık, yoğun hapşırma, geniz akıntısı gibi şikayetlerle karşılaşabiliyor. Onun için hastalarımızın akar alerjenine yönelik önlemlerini etkin şekilde uygulamalarını istiyoruz. Alerji de esas olan, alerjenle ne kadar az temas, o kadar az yakınma, o kadar az doktora başvuru ve ilaç ihtiyacıdır. Dolayısıyla hastalarımız, yaşam mekanlarını bu kriterlere göre dizayn etmeliler."

Bulut, akar alerjisi olanların ev ortamında evcil hayvan beslememeleri gerektiğini ifade ederek, yine önlemler kapsamında alerjik riniti olan çocuklara da tüylü oyuncak alınmamasını tavsiye etti.

- "Önlemler en az ilaç kadar etkilidir"

Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları Eğitim ve İdari Sorumlusu Doç. Dr. İsmet Bulut, hastalara şu tavsiyelerde bulundu:

"Özellikle perdeler çok toz tutabiliyorlar. Bu nedenle stor türü perdeleri tercih etmelerini istiyoruz. Yatak odalarında özellikle büyük, hacimli elbise dolabı istemiyoruz. Bunlara dikkat etmelerini istiyoruz, çünkü bu önlemler en az ilaç kadar etkilidir. Polen alerjisi bulunan hastaların alerjenle maruziyeti minimum düzeye indirecek etkin önlemleri uygulamasını istiyoruz. Atmosferde polenlerin en yoğun olduğu zaman dilimi, 10.00 ile 16.00 saatleri arasıdır. Bu zaman diliminde hastalarımızın evlerini havalandırmalarını istemiyoruz. Dışarıya çıkmamalarını tavsiye ediyor, eğer çıkacaklarsa da sık dokunmuş bir maskeyle, göz etrafını tamamen kapatarak polen geçişine izin vermeyecek güneş gözlüğü kullanmalarını öneriyoruz. Bunun yanı sıra, dış ortamdan içeriye geldiklerinde kıyafetlerini değiştirmelerini ve hemen duş almalarını istiyoruz. Hastalarımız ister polen, ister akar, ister de hayvan epiteli alerjisi olsun, alerjenle ne kadar az karşılaşır, ne kadar az temas ederlerse, hastalıklarıyla ilgili rinit ve astım şikayetleri de o kadar azalacaktır. Buna bağlı olarak ilaç kullanım miktarı da azalacaktır. Bu anlamda bunlara dikkat edilmesi çok önemlidir."

- "Erken dönemde teşhis, daha ciddi sorunları önler"

Bulut, alerjik sorunların erken dönemde teşhis ve tedavi edilmesiyle sonraki süreçte yaşanabilecek daha ciddi sorunların önlenebildiğini belirterek, "Önce cilt ve besin alerjileri ortaya çıkar. Ardından alerjik üst hava yolu hastalığı alerjik rinit, ardında alerjik rinite eşlik eden astım tablosu gelişir. Burada kısır döngüyü kırmak için özellikle çocukluk yaş grubunda, ev tozu akarları için gerekli önlemlerin alınması ve yaşam tarzının buna göre dizayn edilmesi gerekiyor." değerlendirmesini yaptı.

İsmet Bulut, medikal tedavi uygulandığı halde hastalığın kontrol altına alamadığı kişilerde akar ve polen alerjileri için aşı tedavileri yapabildiklerini anlatarak, "Bu tedaviyle hastanın duyarlı olduğu alerjeni, immün sisteme tanıtıp, immün sistemi duyarsız hale getirmeyi hedefliyoruz. Bu tedavinin amacı, hastayı artık bu alerjenle karşılaştığında semptom geliştirmeyecek düzeye getirmektir. Bu tedaviyi ülkemizde çocuk ve yetişkin alerji uzmanları olarak birçok merkezimizde yapabilmekteyiz. Bu sayede ileride astım gelişmesini engelleyebiliyoruz. Hasta tedavi edilmediğinde, hastalık da kronikleşecektir. Bize şikayetleriniz yoğunlaşmadan başvurun." şeklinde konuştu.